TRAKYA’DA BİR CENNET: KIRKLARELİ
İğneada, Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı, güzeller güzeli bir kasaba. Bu kasaba, dünyanın nadir güzelliklerinden birisine ev sahipliği yapıyor: İğneada Longoz Ormanları. Her mevsim ayrı bir güzelliğe sahne olan bu ormanlar; derelerin getirdiği kumların birikerek dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşmuş. Oldukça nadir bulunan bu subasar longoz ormanları, yüzlerce bitki ve hayvan türüne de yuva olmuş. Yaklaşık 2500 dönümlük bir alana yayılan ve içerisinde çok sayıda göl bulunan bu muhteşem ekosistemi, ağaçların arasında kanoyla süzülerek ya da doğa yürüyüşlerine katılarak keşfetmenizin vakti çoktan geldi.
Tabii sadece doğal güzellikleriyle değil, MÖ 6. yy’a kadar uzanan tarihiyle de görülmeye değer bir yer olan Kırklareli’nde; her türlü konfora sahip Kırklareli merkez otellerinde konaklayabilirsiniz. Ayrıca; 3, 4 ve 5 yıldızlı seçenekleriyle İğneada ve Kıyıköy’de bulunan, denize sıfır Kırklareli otellerinde de kalabilirsiniz. Kırklareli otel fiyatları; otelin bulunduğu konuma ve sunduğu konfora göre, her bütçeye uygun seçenekler sunmaktadır.
KIRKLARELİ’NDE NEREYE GİDİLİR, NE YAPILIR, NE YENİR
Tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bir geçiş bölgesi olması nedeniyle de pek çok kez istilaya uğramış bir bölge Kırklareli. Buzul çağı sonlarında uzun bir süre sular altında kaldığı anlaşılan Kırklareli’ndeki ilk arkeolojik buluntular, neolitik döneme tarihleniyor. Bilinen en eski adı Saranta Ekklesies olan Kırklareli, Osmanlı’da Kırkkilise olarak adlandırılmış ve 1924’de de bugünkü adına kavuşmuş.
Türkiye’nin Avrupa’ya açılan önemli sınır kapılarından Dereköy Sınır Kapısı’na da sahip Kırklareli’ne gittiğinizde ilk durağınız, tabii ki Avrupa’nın en büyük subasar ormanı olan İğneada Longoz Ormanları olacak. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında yeşilin her tonunu görebileceğiniz bu ormanlar, 2007 yılında milli park ilan edilmiş. Parkın güney bölümünde; Saka Gölü, Deniz Gölü, Hamam Gölü, Pedina Gölü, Mert Gölü ve bu göllerin etrafındaki sazlık alanlar, longoz ormanları ve yaprak döken ormanlar; kuzey bölümünde ise Erikli gölü ve çevresindeki longoz ormanları bulunuyor. Aynı zamanda göçmen kuşlar için de büyük önem taşıyan Mert Gölü, bu ormanlar içerisindeki en büyük sulak alanı oluşturuyor. İğneada Longoz Ormanları’nın orman ekosisteminin bu büyüklükte ve güzellikte bir örneğinin daha olmadığını da hatırlatalım. Mert Gölü’nde kanoyla ya da doğa yürüyüşlerine katılarak, tertemiz havasını içinize çekip bu muhteşem doğal hazinenin özgün seslerini dinlemelisiniz.
Hazır İğneada’ya gelmişken; Sivriler Köyü, Çatalarmut mevkiinde Cenevizlilere ait kale kalıntılarını; Hamam Gölü ile Bulanık Dere’nin döküldüğü yerde bulunan Aypolos bölgesindeki tümülüsleri, höyükleri ve tarihi bina kalıntılarını da görebilirsiniz. Ayrıca İğneada açıklarında çok sayıda tarihi gemi batığının da olduğunu belirtelim.
Aynı zamanda doğal güzellikleri ve plajıyla da uğrak yeri olan Kıyıköy’de bulunan Aya Nikola Manastırı; Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından yaptırılmış. Dünyanın en eski taş oyma manastırlarından olan bu manastırı ve yine İmparator Jüstinyen tarafından inşa edilmiş Kıyıköy Kalesi’ni gezilecekler listenize mutlaka eklemelisiniz. Tabii bir de Kıyıköy Plajı’ndan denize girip ardından, meşhur Aşıklar Tepesi’nde durup doyumsuz manzarasını da izlemelisiniz.
Ayrıca; Trakya’nın turizme açılmış tek mağarası olan, 3.200 metre uzunluktaki Dupnisa Mağarası’nı; en yüksek noktası 1.031 metrelik Mahya Dağı, Kırklareli sınırlarında olan ve dağcılık, kampçılık ya da doğa yürüyüşleri yapmak için ideal konumdaki Istranca Dağları’nı; Lüleburgaz Deresi üzerinde bulunan, Mimar Sinan imzalı Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü’nü; Vize ilçesinde bulunan ve 14. yy’da camiye çevrilmiş olan Vize Küçük Ayasofya Camii’ni; 1633’te 4. Murat döneminden yapılmış Babaeski Köprüsü’nü; bazı kaynaklarda Avrupa’nın en eski camii olarak geçen, 1383 tarihli Hızırbey Camii’ni de görmeden olmaz.
Deniz ve güneşin keyfini sürmek isteyenler için de pek çok alternatif sunuyor Kırklareli. Kıyıköy, İğneada, Kastros ve Beğendik Plajları, bunlardan sadece birkaçı. Ayrıca Kırklareli’nde kamp ve karavan turizmi için de başta Panayır İskelesi Koyu olmak üzere çok sayıda koy bulunmakta.
Kırklareli ve Trakya Bölgesi’nin zengin tarihinin örneklerini görebileceğiniz; Ali Rıza Efendi Kültür Evi, Aşağı Pınar Açık Hava Köy Müzesi ile Kırklareli Kültür ve Sanat Evi’ni de mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Vize ilçesinde yer alan doğa harikası Cehennem Şelaleleri’ni de gördükten sonra, belki de yine Mimar Sinan tarafından yapılan Lüleburgaz Sokullu Hamamı, 1383’te Köse Mihalzade Hızırbey tarafından yaptırılan Hızırbey Hamamı ya da Babaeski Hamamı’nı da bir ziyaret etmek istersiniz.
Eh, bu kadar gezip tozduktan sonra sıra geldi Kırklareli mutfağının tadına bakmaya. Su, ekmek ve tereyağı ile yapılan Papara; labada ve yoğurt ile yapılan Labada Borani; Soğan Pidesi ya da Kuzu Kapama ile başlayıp, pancar pekmezi ile yapılan Pekmezli Kaçamak’la bitirebilirsiniz. Tabii ki Kırklareli’ne gelip de o meşhur köftesinden yemeden dönmek de olmaz. Yanında ev yapımı manda yoğurdu da cabası.
Dönmeden önce bir de hediyelik almak isterseniz, şehir merkezindeki Hızırbey Külliyesi’nde bulunan Hızırbey Bedesteni’ne uğramanızı tavsiye ederiz. Yöreye özgü çeşit çeşit peynirler, helvalar, badem ezmesi, hardaliye, Kavala Kurabiyesi, Mis Sabunu ve Poyralı Köyü Pekmeziyle beraber; ahşap süs eşyaları ve dokumalardan da alabilirsiniz.
YAPMADAN GİTMEYİN
- Dünyanın en nadir güzelliklerinden olan İğneada Longoz Ormanları’nı mutlaka görmelisiniz. Mert Gölü’nde, ağaçlar arasında kanoyla dolaşaral kuşların sesini dinlemelisiniz.
- Kırklareli’nin meşhur peynirlerinden, köftesinden ve cevizli helvasından mutlaka denemelisiniz.
- Eğer Mayıs’ta yolunuz Kırklareli’ne düşerse, Kakava Şenlikleri’ne katılmalı ve ateşin üzerinden atlamalısınız. Belki 9/8’lik bir darbuka eşliğinde biraz kurtlarınızı dökersiniz.
- Bir doğa harikası olan Dupnisa Mağarası’nı mutlaka görmelisiniz.
- Kıyıköy ve İğneada Plajlarında deniz ve güneşin keyfini sürmelisiniz.
ShowMore