GÜNEŞİN DOĞDUĞU YER: BİNGÖL
Güneşin doğuşunun iki yerden izlendiği söylenir; biri İsviçre Alplerinden, biri de Bingöl Dağları’nın kale Tepesi’nden. 3250 metre yükseklikteki bu tepeye bin bir zahmetle çıkılır ama sonunda görülecek manzara, bütün yorgunluğunuza değecektir. Önce hafif bir kızıllık göreceksiniz. Sonra da insana korku veren tuhaf bir karanlık olacak. Kızıllık bir kor haline dönecek ve bu kor parçası içinde, insan yüzünü andıran üç büyük leke belirecek. Ardından; yavaş yavaş yükselen güneş, o güne kadar görmediğiniz renkler saçarak altın bir küre biçimini alacak. Gören insanların tuhaf, hatta korkutucu diye tanımladığı bu manzaraya şahit olmak için bile Bingöl’e gitmeye değer.
Bingöl Havalimanı’na her gün yapılan düzenli uçuşlarla rahatlıkla ulaşabileceğiniz Bingöl’de; her türlü konfora sahip Bingöl merkez otellerinde kalabileceğiniz gibi; pansiyon ve butik otellerden oluşan Bingöl otellerinde de konaklayabilirsiniz. Bingöl otel fiyatları; sundukları hizmete göre farklılık göstermekle birlikte, her bütçeye uygun seçenekler de sunmaktadır.
BİNGÖL’DE NEREYE GİDİLİR, NE YAPILIR, NE YENİR
Evliya Çelebi’nin anlattığına göre; vücudundaki ağrılara artık dayanamayan ve hiçbir hekimin derdine derman olamadığı Büyük İskender, nice kaşifin yolunda heder olduğu Ab-ı Hayat’ı ararken, bugün üzerinde Bingöl’ün Ilıca Kaplıcaları bulunan yerdeki kaynak suyu sayesinde tüm ağrılarından kurtulur. Sonra da bu bölgeye, Cennet Suyu anlamına gelen Çapakçur adını verir ve aynı isimli bir kale yaptırır. İlkçağda Ming-Köl, İslam kaynaklarında Cebel-i Cur olarak geçen bölge, Ermeniler tarafından Sirmanç ve yöre halkı tarafından da Çolik veya Çevlik olarak adlandırılmış. Nihayetinde de 1945’te, Bingöl dağlarından esinlenilerek şehre Bingöl adı verilmiş.
Anadolu’nun düşman ayağı basmamış yerlerinden biri olan Bingöl’de; Solhan ilçesine bağlı Hazarşah Köyü’nde bulunan Yüzen Adalar, belki de Bingöl’e geldiğinizde görmeniz gereken ilk yer olacak. 300 metrekarelik bir göl üzerinde, tamamen doğal olarak karayla bağlantısı olmadan yüzen üç adacığın üzerine çıktığınızda, hafif hafif hareket ettiğini göreceksiniz.
Pers Kralı Dano’nun kızının kalması için inşa ettiği söylenen Kral Kızı Kalesi, Diyarbakır Çayı ile Konsper Çayı’nın kesiştiği yerde sizleri bekliyor olacak. Laf aramızda, pek fazla kişi tarafından bilinmeyen ve Kapadokya’daki Peribacaları’nın bir benzeri olan Buban Bacaları’nı da mutlaka görmelisiniz.
Tarihi MS 5. Yy’a kadar uzanan Zağ Mağarası, devasa bir kayanın içerisine tamamen elle oyularak şekillendirilmiş. Roma İmparatorluğu’nun baskısından kaçan erken dönem Hristiyanlarına sığınak olan ve 300 yıllık Vank Kilisesi’ne de ev sahipliği yapan bu mağara, beş ayrı kattan oluşuyor. Aynı şekilde Kığı ilçesinde yer alan Çiçektepe Köyü Mağarası; Cilalı Taş ve Tunç Çağı’ndan günümüze kalan, içinde duvarlara yapılmış el oymaları da bulunan Kübik Mağarası da Anadolu’nun zengin tarihi mirasının en güzel örneklerinden.
Kapısındaki alınlığa farklı büyüklüklerde çok sayıda haçın kazındığı Gayt Kalesi ve Urartular dönemine ait Sentarius Kalesi’nin dışında; şehirde günümüze ulaşan tek tarihi cami olan ve 16. Yy’a tarihlenen İsfahan Bey Camii; üzerinde hayvan karbartmaları bulunan Adaklı Çeşmesi ve Osmanlı padişahlarına da akıl hocalığı yapmış Şeyh Ahmet’in türbesi, Bingöl’ün görülmesi gereken tarihi eserlerinden.
Ayrıca; Büyük İskender’in de ağrılarına şifa olan Ilıca Kaplıcaları’nda da bir sağlık molası verebilirsiniz. Bingöl-Erzurum karayolunun 20. kilometresinde yer alan bu kaplıcalar, her yıl 10.000’in üzerinde ziyaretçiyi ağırlamakta.
Termal açıdan da gözde bir merkez olan Bingöl, aynı zaman kış turizmini tercih edenleri de yarı yolda bırakmıyor. Hesarek Kayak Merkezi’nin 1700 metre uzunluğundaki pistinde ve Yolaçtı Kurucadağ Kaya Merkezi’nin 1000 metrelik pistinde kayak yapabilirsiniz.
Bingöl’ün; başta Bingöl Yaylası olmak üzere muazzam doğa manzaralarına şahit olup ruhunuzu dinlendirebileceğiniz yaylarında, aynı zaman da ünlü Bingöl Balı’ndan da alabilirsiniz.
Et ve hamur işi ağırlıklı Bingöl mutfağını da denemeden olmaz. Yörenin tamamen doğal yollarla pişirilen saç ve tandır ekmeklerinin eşliğinde; Sirın, Keşkek, Gömme, Mastuva, Sorina Pel ve Keldoş gibi yemeklerine bayılacaksınız.
Bingöl’den ayrılmadan önce; Bingöl’ün geleneksel tarzda dokunan halı, kilim, heybe, keçe, çorap ve eldivenlerinden de hediyelik olarak almayı unutmayın.
YAPMADAN GİTMEYİN
- Kale Tepesi’nden güneşin doğuşunu izlemek, sizin için eşsiz bir deneyim olacaktır. Bingöl’e kadar gelmişken, mutlaka bu deneyimi yaşayın.
- Yüzen Adalar’ı mutlaka ziyaret edin.
- Zağ Mağarası’nda, Anadolu’nun zengin tarihinin izlerini sürün.
- Büyük İskender’in de derdine dermen olan Ilıca Kaplıcaları’nın şifalı suyunda dinlenin.
- Fırsat bulursanız, Bingöl’ün halk oyunlarını mutlaka izleyin.
- Kral Kızı Kalesi’ni ve Buban Bacaları’nı mutlaka görün.
- Bingöl’ün yöresel lezzetlerini deneyin. Ünlü Bingöl Balı’ndan ve dut pekmezinden almadan dönmeyin.
ShowMore