DAĞLARIN ARASINDA SAKLI BİR HAZİNE: TUNCELİ
Kuzeyinde Munzur Dağları ve Karasu Irmağı’nın, güneyinde de Keban Baraj Gölü’nün adeta kucakladığı Tunceli; Munzur Gözelerinden fışkıran buz gibi suları ve vadilerindeki kaplıcalarıyla, görkemli Munzur’uyla, efsaneleri, ur kekliği ve çengel boynuzlu dağ keçisiyle, tek dişli doğal sarımsağı ve ışgınıyla, keşfedilmeyi bekleyen gerçek bir Anadolu hazinesi.
Doğal güzellikleriyle beraber, zengin tarihiyle de gezilip görülesi olan Tunceli’de; 3, 4 ve 5 yıldızlı Tunceli merkez otellerinde konaklayabilirsiniz. Tunceli otelleri; sunduğu farklı konfor olanaklarıyla beraber, sizi şaşırtacak derece misafirperverdir. Tunceli otel fiyatları da her bütçeye uygun ekonomik seçenekler sunmaktadır.
TUNCELİ’DE NEREYE GİDİLİR, NE YAPILIR, NE YENİR
Eski adı, Gümüş Kapı anlamına gelen Dersim olan ve tarihi, MÖ 5000’lere, yani Tunç Çağına kadar uzanan Tunceli, etrafı dağlarla kuşatılmış yüksek bir bölgede, tamamıyla Fırat havzası içerisinde bulunuyor. En yüksek noktası, 3463 metreyle Akbaba Tepesi olan Munzur Dağları; 3287 metrelik Bağırpaşa Dağı; 3292 metrelik Karasu-Aras Dağları, Tunceli’ye tepeden bakan dağların en bilinenleri.
Düzgün Baba Dağı ise efsanesiyle ünlü. Rivayet odur ki; Derviş Mahmud Haydari’nin oğlu olan Şah Haydar, elindeki çubukla nereye dokunursa orada hemencecik meşe ağaçları filizlenmektedir. Bunun fark edilmesiyle, yine rivayet odur ki tepesine üç adımda vardığı dağda yaşamaya başlar. Söylenene göre, bastığı yerlerde taşlara bıraktığı izler hala durmaktadır. Onu görmeye gidenler, Şah Haydar’ın işinin düzgün olduğunu söylerler ve bu “işi düzgündür” lafı dilden dile dolaşarak Şah Haydar’ın adının Düzgün Baba, yaşadığı dağın da Düzgün Baba Dağı olarak anılmasına yol açar. Bugün, “işlerinin düzgün gitmesini” isteyen pek çok ziyaretçi, bu dağı ziyaret etmekte, adaklar adayıp kurbanlar kesmektedir.
Tunceli'yi çevreleyen dağların her biri efsaneleriyle ve doğal güzellikleriyle çekim merkezi durumunda. Ayrıca, yöre halkının, bütün bu dağları, ormanları ve orada yaşayan hayvanları kutsal saydığını da belirtmeden geçmeyelim.
Merkezde bulunan Palavra Meydanı’nda, Munzur Çayı’na karşı bir çay içip yorgunluğunuzu attıktan sonra görülmesi gereken ilk yer elbette ki Munzur Vadisi Milli Parkı olmalı. 42 bin hektarlık alanı kapsayan bu park; vadi boyunca yükselen Munzur Dağları, akarsu kaynakları ve gözeleriyle, 227 çeşit endemik bitki türüne ve başta ur kekliği ve çengel boynuzlu dağ keçisi olmak üzere, yöreye özgü hayvan türlerine ev sahipliği yapmakta. Ayrıca, binlerce metre yükseklikteki krater gölleri, size seyrine doyulmaz bir manzara vaat ediyor.
Ayrıca Munzur Çayı’nın 36 kilometrelik kısmının Dünya Rafting Federasyonu tarafından Uluslararası Rafting Parkuru ilan edildiğini; 2019’da da Türkiye’de ilk kez Dünya Rafting Şampiyonası’nın burada düzenlendiğini söyleyelim.
Bitki örtüsü bakımından son derece zengin olan Tunceli’de; Pülümür ve Munzur Çayı’nın birleşmesiyle oluşan Uzunçayır Baraj Gölü’nde de hem çevredeki tepelerden yamaç paraşütü ile inebilir hem de su sporları yapabilirsiniz.
Tunceli’den Ovacık’a giden yolun üzerinde bulunan Munzur Gözeleri, yüzlerce metrelik bir alanda buz gibi suyun çağıldayarak aktığı 40 göze ve irili ufaklı şelalelerden oluşuyor. Efsaneye göre ermiş bir çoban olan Munzur, ağadan kaçarken elindeki süt dökülür ve sütün döküldüğü yerlerden bu beyaz köpüklü su akmaya başlar. Siz siz olun bu muazzam doğa şölenine tanık olmadan Tunceli’den ayrılmayın.
Adımınızı attığınız her yerinde bir efsaneyle karşılaşacağınız Tunceli’de; Tahar Çayı üzerinde bulunan, 1807’de inşa edilmiş Tahar Köprüsü’nü; 1. derece sit alanı inşa edilmiş Til Höyüğü’nü; Keban Baraj Gölü’nün suları altında kaldıktan sonra, Pertek ilçe merkezine taşınan 1569 tarihli Çelebi Ali Camii’ni; yine baraj gölünün oluşmasıyla beraber bir ada haline gelen Pertek Kalesi’ni; MÖ 9. Yy’da Urartular tarafından inşa edilmiş Mazgirt Kalesi’ni; Mahsume Hatun Türbesi’ni ve 12. Yy’da inşa edilmiş Sivdin Köprüsü’nü de görülecekler listenize eklemelisiniz. Ayrıca, Tunceli’nin çeşitli bölgelerinde bulunabilen, koç biçimindeki tarihi mezar taşları da taşıdığı dini ve mitolojik unsurlarıyla görülmeye değer.
Bu kadar gezip yorulduktan sonra da gelin buyurun Tunceli sofrasına. Sirekurt, Sirepati, Kavut, Patila, Gulik, Döğme Çorbası ya da Güriz’le başlayan ziyafetinize; Dut Tatlısı, Pancar Tatlısı ya da Heside ile nokta koyabilirsiniz.
Tunceli’den ayrılmadan önce; yöreye özgü bir yer yaygısı türü olan Cicim ve heybelerden; Pülümür Dağları’ndaki arılardan elde edilen Pülümür Balı’ndan; türlü derde şifa olduğu bilinen tek dişli Ovacık Sarımsağı’ndan ve Tunceli’nin heybetli dağlarındaki otlarla beslenen hayvanların sütünden yapılan Şavak Peyniri’nden almayı ihmal etmeyin.
YAPMADAN GİTMEYİN
- Tunceli’nin simgesi haline gelmiş Munzur Vadisi Milli Parkı’nda doğa yürüyüşlerine katılın. Yapabiliyorsanız, önemli bir su sporları merkezi olan Munzur Çayı’nda rafting yapın.
- Munzur Gözeleri’nde gözlerinize bir ziyafet çekin.
- Kutudere Mesire Yeri’nde kavurmanın tadına bakın.
- Yaz aylarında giderseniz, Pülümür Suyu’nda serinlemeyi unutmayın.
- Tunceli’nin saklı hazineleri olan buzul göllerinin muhteşem manzarasının keyfini çıkartın.
- Her derde deva, meşhur tek dişli Ovacık Sarımsağı’ndan, Şavak Tulum Peyniri’nden ve Pülümür Balı’ndan almadan dönmeyin.
ShowMore